İçindekiler
- 1.1. Diyarbakır’da son yıllarda artan petrol arama çalışmaları, çevreye verdiği zararlarla gündemden düşmüyor. Bir açıklama yayımlayan Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu, tahribatı yargıya taşıdıklarını söyledi ve yıllardır devam edilen “talanın” bir an evvel sonlandırılmasını istedi.
- 1.2. “Gıda Krizinin Yaşandığı bu Dönemde Halkın Sağlığı Tehlikeye Atılıyor”
- 1.3. Su Kuyuları Kullanılamaz Hale Geldi
- 1.4. “Hukuki Süreç Başlatıldı”
- 1.5. “Ranta Karşı Kentimizi Koruyacağız”
Diyarbakır’da son yıllarda artan petrol arama çalışmaları, çevreye verdiği zararlarla gündemden düşmüyor. Bir açıklama yayımlayan Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu, tahribatı yargıya taşıdıklarını söyledi ve yıllardır devam edilen “talanın” bir an evvel sonlandırılmasını istedi.
Diyarbakır’daki petrol arama çalışmaları tartışmalara neden oluyor. Geçtiğimiz ay Hazro ilçesindeki bir sahada sızıntı olmuş ve Kamışlı çayı petrole bulanmıştı. Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu, kentteki petrol sahalarının yarattığı tahribatlarla ilgili yazılı bir açıklama yaptı.
Hukuki süreç başlattıklarını duyuran komisyon, petrol sahalarının tarım arazileri, mera ve ormanlık alanları üzerine kurulması nedeniyle son 5 yılda petrol arama, çıkarma faaliyetleri sonucunda 35 bin hektar tarımsal alanın kaybolduğu bilgisini verdi.
“Gıda Krizinin Yaşandığı bu Dönemde Halkın Sağlığı Tehlikeye Atılıyor”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Son 5 yılda Diyarbakır’da 200’den fazla petrol arama ve çıkarma sahası faaliyete geçmiştir ve her ay onlarca yeni petrol arama, çıkarma sahası faaliyete geçirilmektedir. Petrol sahaları; Diyarbakır’ın tarım arazileri, mera ve ormanlık alanları üzerine kurulmaktadır. Son 5 yılda petrol arama, çıkarma faaliyetleri nedeniyle Diyarbakır’ın tarımsal alan kaybı 35 bin hektardır. Yurttaşların atalarından kalan kadim üretim topraklarını, el koyma yöntemi ile zehir saçan santrallara dönüştürmek; açık bir mülksüzleştirme ve gıda krizinin yaşandığı bu yüzyılda halkın sağlığını ve geleceğini açıkça tehlikeye atmaktır.”
Su Kuyuları Kullanılamaz Hale Geldi
Açıklamanın devamında bölgedeki su kaynaklarının da zarar gördüğü belirtildi: “Petrol faaliyetlerinin; canlılar ve kaynaklar üzerinde kansorejen ve yaşamı yok edici özelliği bulunmaktadır. Petrolün; aranması ve çıkarılması esnasında da kostik gibi tehlikeli kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Yer altında patlatma yöntemiyle yapılan petrol arama faaliyetleri sırasında; kimyasalların, yer altı su kaynaklarına ve bölge halkının su kuyularına karışmaması için yer altı su etütleri yapılmalı ve Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliğindeki şartlara harfiyen uyulmalıdır. Fakat rant hırsını, halk sağlığından ve kanunlardan üstün tutan anlayış, maalesef su kaynaklarımızı ve doğamızı yok etmektedir. Nitekim Bismil ve Silvan İlçelerinde petrol arama, çıkarma faaliyetleri sırasında yurttaşların su kuyularına petrol ve kimyasal maddeler bulaşmış; su kuyuları kullanılamaz hale gelmiştir.”
“Hukuki Süreç Başlatıldı”
Yurttaşların mağdur olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Yurttaşlardan gelen yoğun şikayetler üzerine Baromuz Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, doğanın talan edildiği bu uygulamalara karşı hukuki süreç başlatmıştır. Bu çerçevede; Resmî Gazetede Büyük Ova Koruma Alanı ilan edilen, tarımsal SİT alanı olması nedeniyle çivi dahi çakılamayacak Bismil ve Ergani ilçelerindeki 1.sınıf tarım arazilerinde; hukuksuzca ilan edilen petrol arama, çıkarma faaliyeti işlemlerine karşı Baromuzca iptal davası açılmıştır. Çermik ilçesinde Önemli Doğa Alanı (ÖDA) kapsamında kalan bir tarım arazisine ‘ÇED Gerekli Değildir’ işlemiyle yapılması planlanan petrol arama, çıkarma faaliyetine karşı Baromuzca iptal davası açılmıştır. Silvan ve Hazro ilçelerinde petrol faaliyetleri nedeni ile oluşan petrol sızıntısı sonucu meydana gelen 29.03.2024 tarihli çevre felaketinde; İncekavak, Varınca, Kırıkkaşık, Kumluk köylerinin mera ve tarım alanları petrole bulanmış, yüzlerce köyün su kaynağı pozisyonunda bulunan Uzunçay ve Başlar Barajı adeta petrol göletine dönüşmüştür. Baromuz, diğer sivil toplum kuruluşları ile mağdur vatandaşlar; çevre felaketine sebep olanlar ve felaketten sonra hiçbir tedbir almayarak ihmali davranışla halk sağlığını tehlikeye atanlar hakkında ortak suç duyurusunda bulunmuş; ayrıca Sağlık Bakanlığı, DSİ, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na yazılı başvurular yapılmıştır” ifadeleri yer aldı.
“Ranta Karşı Kentimizi Koruyacağız”
Doğayı korumaya devam edeceklerini belirten komisyon, talana son verilmesi çağrısında bulundu: “Tüm dünyada yaşanan iklim krizi nedeni ile Türkiye, taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ve taahhütleri gereği; su kaynaklarını ve ormanlık alanlarını korumakla yükümlüdür. Su kaynaklarının etkin yönetimine, tarım, mera ve orman alanlarının özenle korunacağına dair her yıl onlarca genelge yayınlanmaktadır. Hatta iklim değişikliğine isnaden; Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ismine ‘İklim Değişikliği’ ibaresi eklenmiştir. Fakat halihazırda, petrol sahaları için tam tersi bir politika izlenmekte, ulusal ve uluslararası hukuku ihlal edilerek su kaynaklarına, ormanlık alanlara, tarım arazilerine ve vatandaşlarının sağlığına tehdit oluşturulmaktadır. Petrolün kendisi ve petrol faaliyeti yapan şirketlerin rantı; içecek suyumuzdan, temiz havamızdan ve gıdamızdan daha değerli değildir! Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak rant sarmalına karşı şehrimizin doğasını sonuna kadar savunamaya devam edeceğiz. Yetkililere çağrı yapıyoruz; Diyarbakır’ın doğasını petrole bulamayın. Bu talana bir an önce son verin!”
- 27 Nisan 2024
- 30
- Haber